21 Aralık 2013 Cumartesi

Uyku Alışkanlığı - Maskeli Arya :)

Bebekler için uyku alışkanlığı gibi belli bir rutin gerektiren düzenlemeler çok önemli. Nasıl başlarsa öyle gidiyor. Biliyorum ilk günler bebeğinizi yatağına yatırmak size zor gelecek. Koynunuzda, kucağınızda dursun, kokusu burnunuza gelsin isteyeceksiniz.

İlk günlerde hatta haftalarda "Uyansa da sevsek" diye beklerken bebeğinizi yatağına alıştırmaz iseniz ilerleyen günlerde "Biri kucağında tutsa da tuvalete gitsem" diye beklemeye başlayabilirsiniz. Kucağınızda uyumaya alışan bebeğinizi yatağına bıraktığınızda uyanırsa uyumayı bırakın, iki eliniz serbest şekilde yemek yemeyi ve sakin, rahatlatıcı bir duş almayı bile unutmak zorunda kalabilirsiniz.

Bebeğinizi emzirdikten ve altını değiştirdikten sonra yatağına bırakıp hafif bir müzik açarsanız bebeğiniz o rutinde uyumaya alışacaktır. Sakın ola bir kereden bir şey olmaz, bu seferde göğsümde, kolumda, ayağımda uyusun diye düşünmeyin. O 1 kere sonra 3 kere, 5 kere derken bir bakmışsınız zorunluluk haline geliveriyor. İlk başta çok ağlıyor, sallayayım ya da gezdireyim de uyuyuversin derken bir bakmışsınız onu sallamaktan ağrıyan ayak bileklerinizle ağlayan siz oluvermişsiniz (tecrübeyle sabit maalesef :(

Özellikle geceleri bebeğinizi mutlaka yatağında uyumaya alıştırın. 6. ay itibari ile de yatağını kendi odasına taşıyın ki karşı çıkacak direnecek ve yadırgayacak hale gelmeden kendi odasına alışsın. Yoksa vay halinize... Eminim okula başlamış ama hâlâ anne babasının yatağında uyuyan çocuk hikayeleri duymuşsunuzdur siz de. Arya gündüzleri kendi yatağında pek uyumasa da geceleri mutlaka kendi yatağında uyuyor. Gece uykusuna geçtikten sonra uyanmadan beslenmesine devam ediyorum. Arya'yı 21.30, 23.30 ve en son 01:30'da doyuruyorum. Sonrasında bir sıkıntısı yoksa Arya sabaha kadar uyumaya devam ediyor ( Maşallah :)

Ben ilk günlerde ağlamasına kıyamadığım için Arya'yı bir iki kez ayağımda salladım ki sanırım bebek bakma konusunda yaptığım ilk ve en kötü hata bu oldu. Artık Arya gündüzleri ayakta sallanmadan çooook zor uyuyor. Bazen emerken uyuyakalıyor, bazen de oyun halısında oynarken. Onun dışında uykusu gelince ayakta sallanana dek mızmızlanıyor :( Büyüdükçe sadece sallamak da yeterli olmamaya başladı. Etrafa baktığı için gözlerini kapatıp uykuya dalmakta zorlanıyor. Ben de nasıl çare bulsam diye düşünürken aklıma yurtta kullandığım uyku maskesi geldi ve arayıp buldum. Kesinlikle işe yarar bir çözüm oldu, artık Arya'yı uyutmak çok daha kolay :) Maskeyi Arya iyice uykuya daldıktan sonra çıkarıyorum.

Şimdilik Arya'yla uyku maceralarımıza yatağında uyuduğu gece uykuları ile yetinerek böyle yuvarlana debelene devam ediyoruz. Ama kararlıyım en kısa sürede gündüz uykularını da kendi yatağında uyumasını sağlamaya çalışacağım :)

Benim gibi ilk bebeği ile yeni bir hayata alışmaya çalışan annelere bir parçaçık yardımcı olurum belki diye Arya'yla maceralarımızı elimden geldikçe paylaşmaya çalışıyorum. Keşke daha çok vaktim olsa daha çok yazabilsem ama Arya'yla zaman su gibi akıyor...





12 Aralık 2013 Perşembe

Bebeklerde İshal ve Kabızlık - Ek Gıdalar - Arya'nın Favorileri

Arya'yla ek gıda denemelerimiz devam ediyor. 

Şu ana kadar sebze çorbası, sebze püresi, meyve suyu/püresi, yoğurt ve haşlanmış patates püresi gibi birçok temel ek gıdayı denedim. Arya tatlı yiyeceklere bayılıyor. Farklı karışımlar deneyerek Arya'nın favori ek gıdalarını tespit ettim. Sanırım diğer bebekler de bu tarifleri sevecektir :) 

Muzlu Yoğurt

1 adet küçük muz
2 - 3 tatlı kaşığı ev yapımı süzme yoğurt

Muzu çukur bir kasede çatalla ezin. Süzme yoğurdu ekleyip karıştırın. İçine 1-2 adet bebek bisküvisi de eklenebilir.

Tahıllı Patates-Havuç Püresi

1/4 haşlanmış patates
1/4 haşlanmış havuç
2-3 tatlı kaşığı Milupa tahıllı mama

Patates ve havucu birlikte haşlayıp haşladığınız sudan da biraz ekleyerek ezin ve içine Milupa tahıllı mamadan ekleyip karıştırın. Hazır mama kullanmak istemezseniz tatlanması için biraz anne sütü de ekleyebilirsiniz.

Elma - Armut Püresi

1/2 elma
1/2 armut
1-2 adet bebe bisküvisi

Elma ve armudu cam rendede rendeleyip içine bebe bisküvilerini ekleyip ezin. Ben biraz pütürlü bırakıyorum ki Arya'nın katı gıdalara alışması kolaylaşsın.

Muzlu Pirinç Lapası (İshale Çare :)

1 adet muz
1/4 çay bardağı pirinç

Pirinçleri bol suda haşlayarak lapa haline getirin. Muzu ezerek lapaya ekleyin. Bu karışım ishali hemen hafifletiyor. Ama bebek ishallerinde en önemli şey bol bol sıvı takviyesi yapmak. Gün içinde en az 6 kez emzirmek, bebek emmiyorsa devam sütü vermek gerekiyor. 

Kayısılı - Elmalı Püre (Kabızlık Çeken Bebeklere)

2 adet kuru kayısı (ya da Organik kayısılı bebek meyve suyu)
1/2 elma

Kuru kayısıları sıcak suya koyun en az 1-2 saat bekletin ya da bebekler için satılan hazır organik meyve suyu kullanabilirsiniz. Elmayı cam rendede püre haline getirin. Kayısı suyunu ekleyin. Pürenin sulu ve lif içerikli olması bebeğinizin bağırsaklarının çalışmasına yardımcı olacaktır. 


Not: Sizin bebeğiniz de Arya gibi su içmeyen ama meyve suyu seven bir bebekse kaynatıp ılıttığınız temiz suya çok az organik meyve suyu ekleyerek onu kandırabilirsiniz :) 

30 Kasım 2013 Cumartesi

6. Ay Biterken Ek Gıda Denemeleri ve Mama Sandalyesi Seçenekleri

Birkaç gün sonra Arya 6. ayını dolduruyor.
Son doktor kontrolümüze göre Arya 7 kg 300 gr. Boyu da 67 cm.

Arya, anne sütü emmeye devam ediyor, ek gıdalara da başladık. Yoğurt, meyve suyu, meyve püresi... Tatlı şeyleri severek yiyor. Çorba yaptım ama ilk denemede bir kaşık yiyip ağlamaya ve ağzındakileri tükürmeye başladı. Hiç üstelemedim, unutması için bir kaç gün hiç vermedim.

Dün farklı bir çorbayla tekrar denedim. Milupa'nın kerevizli tavuk çorbasını verdim. Pek sevmese de merak ettiği için yedi 2-3 kaşık. Bugün kalan çorbayı yedirebilmek için Milupa'nın gece mamasından 2 çay kaşığı ekledim. İşe yaradı, Arya seve seve bitirdi çorbayı  :)




Arya anne sütü aldığı için ek gıdalar konusunda henüz hiç acele etmiyorum. Zaten ek gıdanın günde 2 çay bardağını geçmesi gerekmiyor. Yani öyle elde tabak "bir kaşık daha" diye Arya'ya yalvarmaya hiç gerek yok :)

Günümüzde annelik yapmak eskiye göre çok daha kolay. Birçok şeyin hazırı var. İster çorba, ister meyve püresi, ister muhallebi... Ben meyve püresini bazen evde kendim yapıyorum bazen de Milupa'nın hazır meyveli mamalarından alıyorum. Dün yine Milupa'nın elma suyundan ve elma-havuç karışık meyve suyundan aldım. İkisini de şapırdata şapırdata içti Arya :)

Arya 1-2 gündür emeklemeye çalışıyor. Dizlerinin üzerinde durmaya başladı, ileri geri sallanıyor. Önümüzdeki ay emekleyecek sanırım. Günden güne büyümesini ve yeni beceriler kazanmasını şaşkınlıkla ve mutlulukla izliyoruz. Artık mama sandalyesinde rahatça oturabiliyor. Mama yerken öne doğru eğilip kaşığa saldırıyor :)

Mama sandalyesi alırken epeyce araştırma yaptık. Genelde fiyatlar çok yüksek. En ucuz 270'ten başlıyor. Ama 100 - 180 civarı da birkaç seçenek var. Sonunda epeyce araştırdıktan bir sürü yorum okuduktan sonra Baby&Plus marka mama sandalyesini aldık. Sandalye gayet kullanışlı. 3 kademeli oturma ayarı, 5 kademeli yükseklik ayarı ve çıkarılabilir tepsisi var.

Bence bebek ürünlerinde güvenlik ve kolay temizlenebilirlik en önemli özellikler. Bu sandalye de bu beklentilerimi karşıladı. Yani illa çok pahalı olması gerekmiyor. Hem ekonomik hem de kullanışlı olması önemli. Daha ekonomik seçenekler arayanlar için Kraft'ın basic mama sandalyelerini önerebilirim. Diğer seçeneklere de e-bebek sitesinden ulaşabilirsiniz.

http://www.e-bebek.com/arama?sortasc=discountedprice&f_category=mama_sandalyeleri&page=1&stockunit=1


7 Kasım 2013 Perşembe

Bebek Oyuncakları

Oyuncaklar bebeklerin gelişimi ve kısa da olsa bir süre kendi kendilerine oyalanmaları için çok önemli. Onların oyuncakları keşfetme çabalarını izlemek o kadar keyifli ki yorgun anne babalar için de rahatlatıcı bir terapi seansı gibi :)

Bebekler ilk 3 ayda pek hareketli değil. Ama bu ilk 3 ay için oyuncağa ihtiyaç olmadığı anlamına gelmiyor. Müzikli yatak dönenceleri ilk 3 ayda oldukça işe yarıyor. Bu dönenceler bebeğinizin kendini yatağında güvende hissetmesine ve sakinleşmesine yardımcı oluyor. 3 aydan sonra hareketlenen bebekler yatak dışında daha fazla vakit geçirmeye başlıyor. Ben Arya 3 aylık olduğunda oyun halısı araştırmaya başlamıştım.

Oyun halısı ilk geldiğinde Arya henüz dönemiyordu sadece kolları ve ayakları ile sarkan oyuncaklara uzanıyor ama tutamıyordu. Yine de halıda ağlamadan 10-15 dk boyunca oyalanmaya başladı. Uzanmaya, yakalama, anlamaya çalışırken yorulan Arya kolayca uyuyordu. Arya halıya alıştıkça oyuncaklara ulaşmak için daha çok çaba harcamaya başladı. Bu arada başka oyuncaklar da aldık tabi. Arya'nın ilk oyuncakları doğduğu gün büyük dayısından gelmişti. Arya o yeşil timsahı o kadar çok sevdi ki uykusunda bile elinden bırakmadı. Hâlâ favori oyuncaklarının başında geliyor. Arya 3 aylık olduğunda hışırdayan hayvan resimli minik bir kitapçık aldık. Tabii Arya şimdilik resimlere bakmaktan çok kitapçığı ağzına götürüp çiğnemeyi seviyor :)





Arya'nın hareket kabiliyeti arttıkça oyun halısını daha aktif kullanmaya başladı. Artık içinde yuvarlanıyor, oyuncakları sallayıp çekiştiriyor, çıngıraktan sesler çıkarıyor ve yakaladığı oyuncaklarla dişlerini kaşıyor :) Hatta bazen oyun halısında 1 saat kendi kendine oyalanıyor :) Gülücükler ve neşeli sesler çıkarırken Arya'yı izlemek çok keyifli.






Şimdilik müzik çalan, hışırdayan ya da değişik sesler çıkaran ve diş kaşımaya yarayan her şey işe yarıyor. 6. aydan sonraysa daha karmaşık oyuncaklar almak gerekiyor. Düğmelerine basıldığında ses çıkaran oyuncaklar, sayfaları çevirdiğinde müzik çalan, konuşan kitapçıklar, kolu çekildiğinde herhangi bir kısmı hareket eden oyuncaklar...





5 Kasım 2013 Salı

5 Ay Nasıl Bu Kadar Hızlı Geçti?

Arya bugün tam 5 aylık oldu!

5 ay o kadar hızlı geçti ki... Arya'yı kucağıma aldığım anı hatırlayınca içim ürperiyor. Minicik yüzü, kapkara gözleri, simsiyah saçları... Bacakları ve kolları o kadar inceydi ki giydirirken korkmuştum bir şey olacak diye...

Şimdi tam bir Amazon oldu Arya :) Yuvarlanıyor, sürünüyor, oyuncaklarına asılıyor, oyun halısının oyuncak asılı olan sopalarını eğip büküyor. kolları ve bacakları hiç durmadan hareket ediyor. Uykusunda bile sürünerek yer değiştiriyor :)

Her gün yeni bir şey öğreniyor. Biz de her gün biraz daha artan bir şaşkınlıkla izliyoruz gözlerimizin önünde büyüyen minik mucizeyi.

Arya'ya kavuştuğumuz an...


İlk günler...



İlk tripler...


İlk gülümseme...


İlk yazlık tulum...


İlk bayramlık...

                                  

İlk öpücük...


İlk havuç...


İlk sürünmeler...



5 aylık Arya firarda :)


Rapunzelimiz 5 aylık...


Arya'yla her gün yeni bir macera :) Yeni fotoğraflar yolda :)



1 Kasım 2013 Cuma

Epidural ile Doğum

Hamile kaldıktan sonra yapılacak seçimlerden, alınacak kararlardan biri nasıl doğum yapacağınız. Hamileliğinizin son dönemlerine kadar doğum yöntemi için kesin karar vermek zorunda değilsiniz tabi ama seçeneklerinizi en iyi şekilde değerlendirmelisiniz. Bunu yaparken annenizin, anneannenizin hatta varsa teyzenizin ve halanızın doğum tecrübelerinden faydalanabilirsiniz. Eğer onlar kolay doğum yapmışlarsa sizin de doğumunuzun kolay olma ihtimali yüksek. Hamilelik süreciniz de çok önemli tabi ki.

Epidural son yıllarda doğumlarda çok tercih edilen bir yardımcı. Epidural sayesinde sezeryan kesiğinden ve ameliyat sonrası kısıtlanan hareket kabiliyeti sorunundan kurtulmak mümkün. Üstelik epidural, doğum sancıları ve açılma başladıktan sonra yapıldığı için doğumun olması gereken tarihte olmasına da olanak sağlıyor. Yani doğal akışa müdahale en alt seviyeye inmiş oluyor. Epidural sayesinde doğum sancıları çok hafif -vakit geldiğinde bebeği itmenizi sağlayacak kadar- hissediliyor ve acı neredeyse yok olmuş kadar hafifliyor. Normal doğumun avantajları malum. Doğum sonrası bebeğinizi rahatça emzirmek ve vücudun kendini daha kolay ve hızlı toplaması en önemli olanlar tabi ki. Normal doğum yapmak istiyor ama acıdan korkuyorsanız, Epidural seçeneğini değerlendirebilirsiniz. Tabi önce doktorunuzla tüm seçeneklerinizi değerlendirmelisiniz.

Annem her zaman beni çok kolay ve hızlı doğurduğunu anlatırdı. Kardeşimi doğurduğunda ben 13 yaşındaydım ve gerçekten ne kadar hızlı doğum yaptığına şahit oldum. Ben de annemin genlerine güvenerek daha hamile kalmadan önce bir aksilik olmadığı sürece normal doğum yapmaya karar vermiştim. Tüm hamileliğim boyunca da zihnimi normal doğum yapmaya odakladım. Hamileliğim boyunca yine de bir sürü araştırma yaptım. Okuduğum yazıların hemen hemen hepsi anne adayının doğum mevzusuna ne kadar pozitif yaklaşırsa doğumun o kadar kolay olacağını vurguluyordu. Ben de hamileliğim boyunca sürekli çok kolay doğuracağımı, doğumun annemin ki gibi 5 dk 'da olup biteceğine inanıp sürekli bunu tekrarladım. Allah'a şükür sezeryan yapılmasını gerektiren bir aksilik de çıkmayınca isteğimi gerçekleştirmek için Arya'nın doğmak için keyfinin gelmesini beklemeye başladık :)

Doğum sancılarım başladığında bunun düşündüğümden daha zor olacağını anladım. İlk sancıları ciddiye almayıp uyumaya devam etmeye çalıştım ama nafile. Sancılar sıklaşınca Evrim'i uyandırmaya çalıştım ama o daha da nafile bir çaba oldu :) Annemleri uyandırıp hazırlanmalarını beklerken sancılar dayanılmaz hâle gelmeye başladı ama annem "Dayan, evde çekmezsen hastanede çekeceksin" dediği için epey bir süre evde resmen volta attım :) Ama bu pek de iyi bir fikir değildi bence. Çünkü sancıların şiddeti artınca arabaya binmek ve hastaneye kadar sancılara katlanmanız daha da zorlaşıyor.

Hastaneye ulaştığımızda sancılar arka arkaya geliyordu ama doğum için henüz erkendi. Odaya geçip ailecek beklemeye başladık ama bir noktada dayanamayacağımı hissettim. Doktorumuzla daha önce epidural hakkında konuşmuştuk ve doğum zamanı geldiğinde değerlendirmeye karar vermiştik. Sancıların şiddeti artınca epidural yapılmasını istedim. Epidural için açıklık 4 cm olana kadar beklenilmesi gerekiyor. Gerçekten zor bir bekleyişti :)


Epidural için masada beklerken sanki zaman durmuş, dünya durmuş, her şey yok olmuş geriye sadece sancıların acısı kalmıştı. Epidural yapıldığında zaman yeniden akmaya ve dünya yeniden dönmeye başladı :) Epiduralden sonra geriye beklemek kalmıştı. Zaman geldiğinde Evrim yanımdaydı ve elimi tutuyordu. Minik bebeğimizi gördüğümüz ilk an hayatımızın en harika anıydı. Çok şaşkın ve çok mutluyduk. Geriye dönüp baktığımda iyi ki epidural istemişiz diyorum. Hem her anına tanık olup hem de acı hissetmek zorunda kalmamak harika bir lütuf bence. O günden aklımızda kalan çok kolay bir doğum hikayesi ve ilk anda hissettiğimiz o tarif edilemeyen mutluluk :) 


Arya 5 aylık oldu bile! 5 ay ne kadar da hızlı geçti :)




11 Eylül 2013 Çarşamba

Emziren Anne Beslenmesi

Hamilelik boyunca sağlıklı beslenmek ne kadar önemliyse doğumdan sonra da sağlıklı ve kuvvetli beslenmek bir o kadar önemli. Özellikle emziren annelerin tüm vitamin ve mineral depoları boşalıyor. Yeterli ve kaliteli beslenilmediğinde saç, tırnak hatta diş dökülmeleri olabiliyor.

Doğumdan sonra herkes anneye ve bebeğe yardımcı olmaya çalışıyor. Komşular süt olsun diye pastalar börekler yapıyor, doktorunuz sürekli su içmenizi tavsiye ediyor, anneniz hoşaflar kaynatıyor, kısacası etrafınızda fır dönen herkes sürekli bir şeyler yedirip içirmeye çalışıyor :) Bu durumun tadını çıkarın, ama yeme içme mevzusunu abartmamakta fayda var. Son yıllardaki araştırmalar anne sütünü en çok suyun arttırdığını gösteriyor. Tabi ki miktarı arttırmak yetmiyor, sütün kalitesi yani taşıdığı besin değerini arttırmak gerekiyor. Bunun için de dengeli ve düzenli beslenmek gerekiyor. 

Sağlık Bakanlığı bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesinin ve emziren annelerin sağlıklı beslenmesinin önemini vurguluyor ve bununla ilgili birçok çalışma yürütüyor. Bunlardan biri de Bebeğimi Seviyorum Sağlıklı Besleniyorum tanıtımı. Kamu spotunda bahsedilen sitede emziren anneler için örnek beslenme programı var.

Doğum sonrası kurtulmak istenilen fazla kiloları düşünürsek aşağıdaki liste bir felakete dönüşebilir. Tabi ki "Aman kilo almayayım, fazlaları vereyim" derken az yiyip kuvvetten de düşmemek gerekli. Her şeyin bir ayarı, bir dengesi olması. Ben hamilelik sürecimde 15 kg aldım ve doğumdan sonraki 1,5 ayda eski kiloma döndüm. Tabi ki her bünye bir olmuyor ama ben de normalde kolay kilo veren biri değilim. Boğazıma da pek hakim olamam :) Ama emzirirken ve bebekle ilgilenirken o kadar enerji harcanıyor ki ne olduğunu bile anlamıyor insan. Sanırım kilo vermemi sağlayan en önemli etkenler litre litre içtiğim su ve Arya'nın sürekli emmek istemesidir.  Doğumdan sonraki ilk günlerde - ilk 10 gün - kendimi hiç kasmadım. Canım ne isterse, ne kadar isterse yedim:) 10 günden sonra iştahım ve beslenmem normale döndü. Aşağıdaki listeye yakın bir beslenme düzenim oluşmaya başladı.

Emziren Anneler için Örnek Beslenme Programı

Emzikli Kadınlar İçin Gerekli Günlük Besin Tüketim Miktarları Besin Grupları

Süt, yoğurt 2-3 su bardağı (400-600ml)
Peynir 2 kibrit kutusu kadar (60 g)
Et, tavuk, balık 3-4 porsiyon 
Yumurta, kuru baklagiller 1 porsiyon
Taze sebze ve meyveler 5-7 porsiyon 
Ekmek 4-6 dilim 
Pirinç, bulgur, makarna vb. hiç veya 2-3 porsiyon

EMZİKLİLER İÇİN ÖRNEK YEMEK LİSTESİ

Sabah:1 su bardağı süt (Demir hapından en az 2 sa. sonra içilebilir)
            1 yumurta,
            1 kibrit kutusu peynir, 
            1 yemek kaşığı pekmez,
            1-2 ince dilim ekmek,
            1 porsiyon meyve veya söğüş sebze

Ara     :1 porsiyon meyve

Öğle   :1 porsiyon etli sebze yemeği,
            1 porsiyon pilav veya makarna, 
            1 kâse yoğurt,
            1 tabak salata, 
            1 ince dilim ekmek

Ara     :1 bardak taze sıkılmış meyve suyu,
            1 dilim börek veya kek veya peynir ekmek

Akşam:1 porsiyon yayla, tarhana veya domates çorba,
            2-3 köfte kadar et, balık veya tavuk,
            1 porsiyon zeytinyağlı barbunya pilaki, salata,
            1 porsiyon meyve,
            1 ince dilim ekmek

Ara     :1 su bardağı süt


Bu listeye her daim birebir uymak benim için çok zor. Daha doğrusu bebeğine yalnız bakan bir annenin bu listedeki yiyecekleri her zaman yapacak vakti bulması oldukça zor maalesef :( Yine de mümkün oldukça uymaya çalışıyorum. Pilav ve makarna ayda yılda bir tükettiğim yiyecekler. Arada sırada bulgur pilavı ya da  kıymalı makarna yiyorum. Ekmek sadece kahvaltıda yerim, o da 2-3 dilim tahıllı ekmek. Genellikle sebze yemeklerini ve fırında pişen et yemeklerini tercih ediyorum. Domates, salatalık, ve her çeşit salata zaten vazgeçilmezlerim arasında :) Süt ve yumurtaya da bayılırım :) Ama çoğu kişi süt, pekmez, yumurta ve balık sevmez.

Emziriyoruz diye sevmediğimiz şeyleri yemek zorunda mıyız? Şart değil tabi ki ama hiç değilse o besinlerin yerini tutacak başka besinler yememiz gerekiyor.  Bunun yanında her gün mutlaka demir ilacı ve vitamin ilacı içilmesi gerekiyor. Aç karnına içilen emir ilacından sonra 2 saat süt ve süt ürünleri yiyilip içilmemeli. Tabi ki her anne bebeği için en iyisini ister ama kendinizi zorlamak da çok doğru değil. Bol bol su içip taze ve sağlıklı gıdalar tüketmek sütünüzün artması için faydalı olacaktır :)


22 Ağustos 2013 Perşembe

Bebekle Dışarı Çıkmak Eğlence mi İşkence mi? Cevap Size Bağlı :)

Hayatınıza bir bebek girmeden önce o ana kadar ne kadar rahat ve özgür olduğunuzu fark etmeyeceksiniz. 2 kişilik gayet bencil ve rahat hayatımıza minik Rapunzelimiz katılana kadar biz de fark etmemiştik. Henüz farkında değilsiniz ama tüm gece kesintisiz uyuyabilmek, istediğiniz saatte kalkabilmek, yemeğinizi kucağınızda kıpır kıpır bir bebek olmadan iki elinizle yiyebilmek, istediğiniz an duş almak, hatta tuvalete gitmek bile bir lüks aslında :)

Zamanla bebekli hayata ve değişen önceliklere alışılıyor tabi ki. Evdeki hayata uyum sağlandıktan sonra dışarıdaki hayata uyum sağlama süreci başlıyor. Evden dışarı adım atmadan geçen ilk günlerden sonra engellenemez bir sosyalleşme isteği duyuyor insan. Ama bebekle dışarı çıkmak başlı başına bir macera. Acıkacak, altını ıslatacak, uykusu gelecek ya da sadece huysuzlanacak... Hepsini olmasa da bir kısmını engellemek mümkün.

Arya'yla dışarı çıkmadan önce karnının iyice doyduğundan ve gazını çıkardığından emin oluyorum. Mümkünse uyuyup uyandıktan sonra emziriyorum ve altını değiştirip giydiriyorum. Tüm bunlardan önce Arya uyurken çantasını hazırlıyorum. Bence çantada mutlaka olması gerekenler şunlar:

Bebek Çantası:

Yedek kıyafet,
Bebek bezi, 
Islak mendil, 
Pişik kremi,
Emzirme Önlüğü
Bebek mendili (ağız silmek için yumuşak mendil)
Bebek önlüğü
Su biberonu (her an hıçkırık başlayabilir:)
Şapka / Bere (her ne kadar Arya 2 dk bile başında olmasına katlanamasa da)
Uyku oyuncağı
Diş kaşıyıcı (Diş çıkarma zamanı gelince:)

Maalesef bu önlemler her zaman yeterli olmuyor. Bebek arabanızı gören mekan çalışanlarının ve müşterilerin yüz ifadeleri değişiyor. "Eyvah! Bu bebek ağlar, bizim başımız ağrır" cümlesini duymanız gerekmiyor. Bakışlar her şeyi anlatıyor. Ağırlıklı olarak genç çiftlerin gittiği mekanlara girdiğinizde sizi mümkün olan en ücra köşeye oturtmaya çalışabilirler. Bunun için nazikçe bir bahane bulmaya bile gerek duymazlar üstelik. Bunu bugün Bahçelievler Yayla'daki Kahve Diyarı'nda birebir yaşadık. Garsonun bize söylediği cümle aynen şuydu:

 -"Sizi şöyle arka tarafa alalım, oraya pek oturan olmuyor. Bebek arabası orda bize sorun olmaz."

Arka tarafa gidince de sorun bitmedi. Bu sefer de bebek arabasını ne yapsanız da koridoru kapamasa muhabbeti başladı. Neden hâlâ mekanı terk etmediğimizi ya da neden hadlerini bildirmediğimizi merak edebilirsiniz. Tabi ki tamamen sessiz kalmadık; yoksa zaten orda oturamazdık. Olayı sakinlikle hallettik çünkü ordan çıkıp başka bir mekana da gitsek durum çok farklı olmayacak. En iyi ihtimalle açık açık söylemeden nazikçe bizi yine benzer bir muamele yapılacaktı. Neyse bir şekilde oturup bir kahve içmeyi başardık. Bu arada açık havada uykusu gelen Arya da bir iki mızıklayıp kollarımda uyudu. Kahveyi de kucağımda uyuyan Arya'yla içtim.

Bu kadar hazırlığa ve nezaketsizliğe katlandıktan sonra içtiğimiz kahveye değdi demek isterdim ama bugüne kadar içtiğim en kötü buzlu mochaydı maalesef. Daha doğrusu mochadan başka her şey olabilir. Dibinde bir parmak çikolata sosu olan buzlu nescafe dersem ne içtiğimizi anlatmış olurum sanırım.

Kısacası bebeğinizle dışarı çıkacaksanız evde yapabileceğiniz tüm hazırlığı yapın ve önceden tanıyıp bildiğiniz bir mekana gidin. Böylece işinizi şansa bırakmamış olursunuz.

15 Ağustos 2013 Perşembe

e-bebek.com'da İkinci El Bebek Ürünleri

Uyanık olarak geçirdiği zamanlar giderek artan Arya için oyun halısı ararken e-bebek sitesindeki ikinci el ürünler sayfası dikkatimi çekti. Oyuncak, oyun halısı ya da giysi için olmasa da bebek arabası vb için bebek alışverişine çıkılmadan önce göz atılması faydalı olabilir.

Bebek ürünü deyince 2. el ürün sağlıklı gelmiyor kulağa değil mi? Ama aslında böyle düşünmemek gerekli. Sitedeki ürünler bebek arabası, araba koltuğu ya da ana kucağı gibi bebeğinizin tenine direk temas etmeyen ve satış öncesi temizlenmiş olan ürünler. Zaten hiçbir ebeveyn içine sinmeyen ve sağlıksız olduğunu düşündüğü bir ürünü almayacağı ve böyle ürünler satan markalara güvenmeyeceği için e-bebek de bu ürünleri seçerken dikkatli davranmak zorunda.

Bebek ürünlerinin ne kadar pahalı olduğu ve kullanım sürelerinin ne kadar kısa olduğu düşünüldüğünde ikinci el cazip bir seçenek oluşturuyor. Sitede çoğunlukla ana kucağı ve pusetler var. İkinci el oldukları için de fiyatlar piyasa değerinin altında. Mesela indirimsiz piyasa fiyatı 700 TL olan ve bazı sitelerde kampanyalı olarak da 555 TL'ye satılan Chicco marka bebek arabası e-bebekte 270 TL. Fotoğraflardan görüldüğü kadarıyla ürünler temiz ve sağlam.

2. el ürün almayı tercih etmeseniz de evinizde artık kullanmadığınız bebek ürünlerinizi e-bebek aracılığı ile satışa çıkarabilir ya da ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Aklınıza takılan soruların cevapları burada.

13 Ağustos 2013 Salı

Sütüm Yetiyor Mu Yetmiyor Mu? - Geçici Emzirme Krizi

Arya günden güne büyürken huyu suyu da sürekli değişiyor. İlk günler aralıksız sürekli uyurken artık gündüzleri 10-15 dk.lık şekerlemeler yapıyor. Bu durum Arya 1-1,5 aylıkken çok zorlu geçen 4 günlük bir krizle başladı.

Sürekli uyuyan bebeğim birden aşırı huysuz ve uyku düşmanı bir cadıya dönüştü. Bir gün Arya altı temiz, karnı tok ve gazı da çıkarılmış olduğu halde hiç susmadan ağlamaya başladı. Ateşini ölçtüm; ateşi yok. Susmayınca bir daha emzirmeyi denedim. Arya deliler gibi memeyle kavga ederek emmeye başladı. Memeden ayırmaya çalıştıkça tekrar ağlamaya başlıyordu. Emmekten yorulup 10 dk uyukluyor ve uyanınca tekrar emmek istiyordu. Bu durum tüm gün devam etti; yorgunluktan ve üzüntüden bitkin düştüm ve sütüm de kalmadı.

Arya ağlayıp tekrar tekrar emmek istedikçe "Acaba sütüm az mı geliyor yoksa çok mu sulu?" "Bebeğim  doymuyor mu?" diye evhamlanmaya başladım. Ertesi gün de durum aynen devam edince nete girip araştırmaya başladım. Bir sürü forum sayfasına ve sağlık sitesine baktıktan sonra bu durumun "Geçici Emzirme Krizi" ya da "Laktasyon Krizi" olarak adlandırıldığını öğrendim. Prof. Dr. Benal Büyükgebiz krizi şöyle anlatmış:
"Bebek aniden daha çok ağlamaya başlar ve daha sık beslenmek ister. Bu dönemde bebek anne sütüyle aldığı büyüme potansiyelinden daha hızlı ve belirgin bir büyüme dönemine girmiştir. Laktasyon krizi genellikle 3-8 gün sürer.  Bu durumda doğal olarak anne daha sık emzirir. Daha sık emzirme sonucunda da bebeğin ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda süt üretmesi mümkün olur. Sabır ve anne sütüne güvenle bu özel dönem de sağlıklı bir şekilde atlatılmış olur (Eğer hava sıcaksa, bebeğin susamış olacağını unutulmamalıdır).
Ancak ne yazık ki, anneler bu durumu yanlış yorumlayarak, bebeğin anne sütüyle doymadığı için sürekli ağladığına karar verirler;  biberon maması ile doyurmaya çalışırlar.  Bu da anne sütünün bir süre sonra azalmasına ve erken kesilmesine neden olur..."
Allah'tan teknoloji elimizin altında. Laktasyon krizi gibi bir durumun varlığını öğrendikten sonra Evrim'le doktora gitmeden ya da hazır mamaya başvurmadan önce 1-2 gün geçmesini ve bu sürede bebeğimizde değişiklik olup olmayacağını gözlemlemeye karar verdik. İyi ki de öyle yapmışız :) Oldukça zorlu geçen 4 günün ardından Arya'nın emme isteği yavaşlayıp normal bir rutine girdi ve huzursuz ağlamaları son buldu.

Ama o günden sonra Arya bir daha uzun gündüz uykularına geri dönmedi. Karnı doyup gazı çıktıktan sonra hemen uykuya dalmıyor artık. Etrafa bakınıyor, kendi kendine sesler çıkarıyor, televizyona bakıyor ya da benimle konuşun, benimle ilgilenin manasına gelen gözyaşı olmayan sahte ağlama sesleri çıkarıyor cimcime :) Uyuyup uyandığında da etrafa gülücükler saçıyor :)


9 Ağustos 2013 Cuma

Hamileliğin İlk Cilveleri: Mide Bulantıları

Hamilesiniz!

Bebeğinizi varlığını öğrendiğiniz andan itibaren çok seveceksiniz.

Ona kavuşacağınız an her şeye değer.

Ama önünüzdeki 9 ay 10 günlük süreç bir sürü mücadele barındırıyor. Gülü seven dikenine katlanır tabi ki :)

İlk mücadelenizi mide bulantıları ile vereceksiniz. Ben ilk 3,5 aylık süreyi lavaboda geçirdim diyebilirim. Ama herkes için durum aynı değil, her bünye aynı olmuyor tabi ki :) Eğer siz de benim gibi mide bulantıları ve baş dönmesi ile savaşıyorsanız yatağınızın başucunda sabahları yataktan hiç kalkmadan ağzınıza atabileceğiniz tuzlu kraker tarzı atıştırmalıklar bulundurun. Mideniz çok bulandığında maden suyu içerek biraz ferahlayabilirsiniz. Yapabileceğiniz diğer bir şey yiyip içtiklerinizin midenize etkilerini gözlemleyerek yeni bir beslenme düzeni oluşturmak.

Mide bulantınız olmasa bile hamilelik sürecinde kesinlikle yememeniz gereken şeylerin başında konserveler ve sakatatlar geliyor. Yani benim gibi ton balığı, kokoreç ve midye seven bir pisboğaz iseniz geçmiş olsun :) Hamileliğiniz boyunca bu yiyeceklerden uzak durun. Ayrıca tavuk suyu ile yapılmış çorba, pilav gibi yemekleri sadece pişirildiği gün tüketin. Dolaba girip çıktıktan sonra tüketirseniz ishal olmanıza sebep olabilir ve şiddetli ishal hamilelikte tehdit oluşturan durumlardan biri. Pastalar için de aynı durum söz konusu, mutlaka yediğiniz pastanın taze olduğundan emin olun. Bunları bilmeden dolaba girip çıkmış tavuk suyu çorba içip pasta yiyen biri olarak söyleyebilirim ki kesinlikle taze olduğundan emin değilseniz bir parçacık bile yemeyin.

Hamileyken yememeniz gerekenlerin yanında içmemeniz gerekenler de var. Mesela uzun ömürlü sütler, gazlı içecekler ve %100 doğal yazsa bile hazır meyve suları. Uzun ömürlü süt yerine üzerinde "Günlük Süt" ibaresi olan sütleri tüketmelisiniz. Ben Sek marka günlük süt içtim. Süt gaz yapan bir besin olsa da hamilelikte ve lohusalıkta kalsiyum ihtiyacı maximum seviyede olduğu için içilmesi gerekiyor. Bunun yanında her gün mutlaka yoğurt ve peynir de tüketmek gerekiyor. Bu konuda doktor bilgi verecektir zaten ama bazen unutulan şeyler oluyor. Mesela ben tavuk suyu ve pasta mevzusunu bilmediğim için maalesef hastanelik oldum.

İlk aylarda kilo almak yerine kilo verebilirsiniz ama aşırı olmadığı sürece korkulacak bir durum yok. Ben yaklaşık 3 kilo verdim mide bulantılarıyla boğuşurken. İlk aylarda olduğu gibi hamileliğin sonlarına doğru da mide bulantısı ve mide yanması olabilir. Ama hamilelik sürecinde ne olursa olsun her şey bitip de minik bebeğinizi sağlıklı olarak kucağınıza aldığınızda geri kalan hiçbir şeyin önemi kalmayacak :)

25 Temmuz 2013 Perşembe

Kuzucuğumun Doğum Anı


9 ay geçiyor da doğum için belirlenen tarih yaklaştıkça günler, saatler geçmek bilmiyor. Hesaplamalara göre Arya'nın 31 Mayıs'ta doğmasını bekliyorduk ama küçük cimcime bizi 5 gün daha bekletti :) Hamileyken formasyon aldığım için hamileliğin son dönemlerinde finallere nasıl gideceğim sorusu gündeme geldi. Final tarihleri 3-7 Haziran. Arya 31 Mayıs'ta doğmayınca ben karnım burnumda 3 finale girdim. Günler geçtikçe Arya'nın doğmaması aramızda espri konusuna dönüştü ve Evrim (eşim), "Sen çocuğu çıkarıp direk okula göndereceksin bu gidişle" diye dalga geçmeye başladı.

Çooook yakın arkadaşım Şehnaz, yakın bir zamanda hamile olan bir iş arkadaşının komedi filmi izlerken çok güldüğünü ve daha sonra doğum yaptığını anlatmıştı. Biz de ailece bunun şakasını yapıyorduk. 4 Haziran'da Bodrum'dan 1-2 günlüğüne İstanbul'a gelen dayımız bizi ziyarete geldi. Eşim esprili mizacını büyük ölçüde dayısından almış; o gece ikisi bir araya gelince espriler havada uçuştu ve hepimiz delicesine güldük. Hatta gecenin kapanışını babam "Bu kız bu kadar gülmeyle bu gece de doğurmazsa daha da doğurmaz" diyerek yaptı.

Gülmekten mi yoksa zamanın gelmesinden mi bilmiyorum ama sabaha karşı doğum sancılarım başladı :) Sancıların sıklığı arttıkça heyecanımız da arttı. Hastaneye vardığımızda sancılar gerçekten dayanılmaz bir hâl almaya başladı ama doğum için beklememiz gerektiğini söyledi doktorum. Daha önceden Epidural ile normal doğum seçeneği hakkında bilgi vermişti doktorum. Sancıların acısı artınca Epidural anestezi yapılmasını istedim. İyi ki de istemişim. Epidural anestezi ile normal doğum gerçekten çooook kolay. Sancılar yine hissediliyor ama en fazla gaz sancısı gibi.

Doğum için beklerken bana bakan 2 tane dünya tatlısı ebe vardı yanımda. Benimle sürekli ilgilenip güler yüz gösterdiler. Doğumdan önce Evrim yanıma geldi ve biz konuşurken doğum başladı. Ebeler beni hemen doğumhaneye aldılar ve sadece 10 dk sonra Arya kollarımızdaydı. İşte o andan itibaren tüm dünya değişti :)



Arya'yla zaman o kadar hızlı akıyor ki... Arya şu anda 50 günlük. Artık gülümsemeye başladı. Sabahları gülücüklerle uyanıyoruz. Dün ilk kez elbise giydirdim Arya'ya :)

Artık oyunlar öğrenmeye başlıyor. Yanaklarına, çenesine, burnuna dokunulması hoşuna gidiyor. Sürekli onunla konuşulsun, ilgilenilsin istiyor :) o kadar tatlı ki o istemese bile gözümüzü ondan alamıyoruz zaten :)

Aşkın bu yeni hâli o kadar tatlı ki insanı içmeden sarhoş edebiliyor. Allah isteyen ve kıymetini bilecek herkese nasip etsin inşallah :)

18 Temmuz 2013 Perşembe

Ağlatan Göğüs Ucu Yaraları ve Çaresi

Aslında bu konuya gelene kadar yazmak istediğim bir sürü şey var ama bu konuda sorun yaşayan anneleri düşününce diğer konular geri plana atılabilir sanırım.

Doğumdan sonra yapılması gereken ilk şey bebeğinizi emzirmek. İlk süt bebek için çok faydalı ve dolayısıyla çok önemli. İlk başta sütünüzün gelmemesi ya da az olması sizi üzmesin. Zamanla her şey rayına oturacaktır. Bol bol sıvı tüketin, stres yapmayın ve her fırsatta sırt üstü uzanarak göğüslerinizi dinlendirin. Mümkünse her gün ılık-sıcak duş alın.

Allah'a şükür ben süt konusunda bir sıkıntı yaşamadım ama başka bir problemle karşılaşmam çok uzun sürmedi: acıdan ağlatan göğüs ucu yaraları. Biliyorum ne olursa olsun bebek daha önemli ve her anne bebeğinin sağlıklı beslenmesi için bu acıya katlanabilir. Ama sorun acıyla bitmiyor. Göğüs uçları bir süre sonra yara olup kabuk bağlayabiliyor. Her emzirmeden önce ve sonra sürülmesi gereken kremler mevcut ama onlar bile göğüslerdeki yangın -yanma demek yetersiz- hissini geçirmeyebiliyor.

Yaralar ilk oluştuğunda çözüm bulmak, acıyı azaltmak için bebeği olan ve emziren diğer annelere danıştım, internete baktım, aklıma gelen her çareye başvurdum. Ama çoğu işe yaramadı ta ki Philips Avent Göğüs Koruyucu'sunu keşfedene kadar. İşe yarayıp yaramayacağından emin değildim ama şansımı denemeye karar verip e-bebek sitesinden sipariş verdim. İcat edenin tuttuğu altın olsun dersem ne kadar işe yaradığı anlaşılır sanırım :)

Yapay göğüs uçlarını kullanmaya başladıktan sonra emzirmek acı veren bir deneyim olmaktan çıkıp Arya'yla en sevdiğimiz zamanlar olmaya başladı. Arya minik elleriyle parmaklarımı kavrayıp karnını doyururken onu izlemek o kadar huzur ve mutluluk veriyor ki anlatacak söz yok gibi :)

Göğüs koruyucuları kullanırken acı yok oluyor ve ama yine de doktora danışmadan kullanmamak gerekli. Ürünün kullanımının birkaç dezavantajı da var tabii. Yapay göğüs uçlarının ilk kullanımdan önce ve her kullanımdan sonra kaynatılarak steril hâle getirilmesi gerekiyor. Bir de koruyucu ile göğüs ucu arasında az da olsa boşluk kaldığı için bebek sütle birlikte bir miktarda hava emiyor. Bunun sonucunda bebek emzirme sonrası daha fazla gaz çıkarıyor. Her ürün de olduğu gibi bu ürünü kullanıp kullanmamak için de artıları ve eksileri göz önünde tutarak karar vermek gerekiyor.

* Farklı markaların da benzer ürünleri var. Avent'in küçük ve normal olmak üzere 2 farklı boyutu var. Diğer markalar hakkında bilgiye de sitelerinden ulaşılabiliyor.
   Nuk
   Chicco




17 Temmuz 2013 Çarşamba

Mucizenin Başlangıcı - Hastane ve Doktor Seçimi

9 ay 15 gün beklediğimiz bebeğimizin adı Arya.

Arya'yla her gün yeni bir macera. Bu maceralarda çözülmesi gereken bilmeceler hiç bitmiyor. Aile büyüklerimiz iyi birer kaynak ve gönüllü yardımcılarımız olsa da ara sıra cevabı bilinmeyen sorunlarla da karşılaşabiliyoruz. Böyle durumlarda ya internete ya da doktorlara başvuruyoruz. Bu blogu da bu yüzden açmaya karar verdim; bizim gibi yeni bir maceraya atılan ebeveynlerin ortak bilmecelerine ipucu sağlamak için :)

Arya'yla olan maceramız başlayana dek yani gerçekten hamile olduğumu öğrendiğimiz ana kadar kim bilir kaç kez hevesle "Acaba mı?" demiştim. Gerçi istediğimiz ve hevesle beklediğimiz bebeğimize kavuşmamız çok da uzun sürmedi :)

Evde yaptığım gebelik testlerinin sonucunu beklemek hep çok heyecanlıydı ama asıl büyük heyecan testteki 2 çizgiyi gördüğüm an başladı. İlk fırsatta doktora gidip sonucu teyit ettim. Bundan sonra yapılacak ilk iş nerede doğum yapacağıma karar vermek ve güvenebileceğim bir kadın doğum uzmanı bulmaktı. Ben bu konuda şanslıydım çünkü eşimin ailesinin bir komşusu kadın doğum uzmanıydı ve zaten önceden onunla tanışmıştım. 

Kadın Doğum Uzmanı Tülay Abla (Tülay Egeli), Avcılar Hospital'da çalışıyor. Hastane bizim evimize uzak ama eşimin iş yerine ve ailemizin evine yakın. Doğum öncesi ailemizin yanında kalacağımız için bizim için uygundu. Bu konu gerçekten önemli. 

Hamilelik boyunca çok defa doktor kontrolüne gidilmesi gerekiyor. Doğum yaklaştığında haftada bir gidiliyor. Normal doğum yapacaksanız ve benim gibi doğum için beklenen gününüz geçerse gün aşırı kontrole gitmeniz de gerekebilir. Hastanenin yeri, ulaşımı, ihtiyacınız olan tüm hizmetleri sunması ve doğum ücretleri karar vermenizi sağlayacak önemli bilgiler. Avcılar Hospital doğum ücretleri konusunda makul ama daha uygun hastaneler de bulabilirsiniz. 

Hastane seçtikten sonra dikkat etmeniz gereken konulardan birisi gereksiz testlerle kendinizi ve bebeği strese sokmaktan kaçınmak. Özellikle özel sağlık sigortanız varsa ve özel hastaneye gidiyorsanız çok dikkat etmelisiniz. Yoksa gerekli gereksiz bir sürü test isteyebilirler ve "Test sonuçları kesin değil" ya da "Bir aksilik olabilir" denilerek testleri tekrarlamanız istenebilir. Para tuzaklarına düşmemek için aile hekiminize danışabilirsiniz ve yapılması zorunlu olan kan ve idrar testlerini kayıtlı olduğunuz aile hekimliğinde yaptırabilirsiniz.

Testlerle ilgili detaylı bir yazı yazsam daha iyi olacak sanırım :)